Montag, 26. Juli 2010

Ersoy Cav - Yasadigim düsler -2 (Son )

Karsiki evin bahcesinde zararsiz kendi halinde uyuyan bu köpek, uyanir ve beni fark ederse
basima nasil neler gelebilecegini hesaplamaya calisiyordum.,
ayaklarimi yerden cok kaldirmadan adeta sürünerek suyun kenarindan gecip gittim
biraz önce gözüme dehsetli görünen o ev artik arkamda kalmisti,
hava bulutsuz ve yildizlarla doluydu,
ama benim ne bu güzel havayi nede yildizlari düsünecek halim yoktu,
simdi gecmem gereken kocaman bir mera vardi
bu merayi gectikden sonra,
evimize varmak icin son bir kücük tebenin sirtindan gecmem gerekiyordu.
en zor kisim da bu olacakti,
cunku o tepe sirtinde birakalim agaclari
bir tek ot bile yoktu,
cirilciplak, kiremit rengi topragiyla
soguk bir tepecikti bu...
önümdeki merada benim o zamanlar nerdeyse boyuma gelebilecek uzunlukta otlar vardi
oraya varmadan önce biraz önce kiyisinda yürüdügm su kanalini gecmem gerekiyordu
kanalin üzerinde üstünkörü bir köprücük vardi,
derme catma camura bulanmis minik bir seydi
üzerine basip tek adimda gecilebilirdi.
etrafi iyice kontol ettim,
hafif bir rüzgar önümdeki otlarin basini gidis yönüme dogru egiyordu,
ayin isigi laciverde yakin gizemli bir mavi ile örtmüstü her yeri,
kanalin gececegim kismina kadar geldim,
kollarimda tuttugum kutuyu
son derece dikkatli sekilde karsiya attim
sonra öylece kaldim bir kac saniye
bir ayagimi köprücügün üstüne basmamla
kanalin icine yan devrilmem bir oldu
sol kismim boydan boya silandi
emekliyerek sudan ciktim,
o durumda öylece durdum
sagdan soldan köpek sesleri kulagima hucum etti
kah sagimda, kah solumda kalan o uzaktaki evlerden köpek sesleri ve ulumalari geliyordu
sanki aralarinda haberlesiyorlarmis gibi geliyordu bana
birisi baslayinca ulumaya
baska bir yönden bir baskasi basliyordu
korkudan ve suyun gövdemde yaptigi islakliktan tiremeye basladim
hic bir sey yapamiyordum
ne olacaksa olsundu artik
dayanamiyordum
basimi iki elimin üstüne koydum
cenem titredi
yerdeki otlari simsiki tuttum
sessizce aglamaya basladim
gözümden süzülen yaslar
yumruk olan ellerimin üstüne bosaliyordu
ilik ilik onlari duyuyordum
ne kadar süre öyle agladim hic bilmiyorum..


artik belkide caresizligin gelip dayandigi bir yerde
icimde büyük bir cesaret hissettim
yumrugumun icindeki otlari kopartip ayaga kalktim
gotlari firlatip attim
yüzümü gözümü sildim
gidip kutuyu yerden aldim,
meranin icinde otlari yararak yürümeye basladim
nerdeyse otlar boyuma geliyordu,
ses cikarmamakdan korkmuyordum artik
cok az yürüdükten sonra
tam karsida sinsi bir hareketlenme fark ettim
otlar bana dogru yariliyordu,
gölge halin bir köpek oldugunu az sonra fark ettim
sessizce yaklasiyordu bana

biraz önce unuttugum,
büyük bir cesaretle silip attigim korku
inanilmaz bir hizla yeniden gelip bogazima yapisti
dizlerimi titretmeye basladi
cresizlik icinde dizlerimin üstüne cöktüm
elimde kutucuk dizlerimin üstünde öylece kala kaldim
iri kiyim köpek
saga sola atilarak üzerime geliyordu
ama nicin havlamiyordu hic anlamiyordum
basimi öne egdim
sonumu beklemeye basladim
o yaklasti
yaklasti
ellerim titriyordu
biraz sonra yüzümde nefesini hissettim
her yerimi koklamaya basladi
ben artik öldügümü saniyordum
ellerimi koklarken agzindan sarkan salyalar ellerimi islatiyordu
bana hic bir sey yapmadi
kokladi, kokladi
ve geldigi yöne dogru döndü gitti
o biraz uzaklastiktan sonra
ben onun onumde actigi izden
kosmaya basladim
benim kosmamla
bir cok yöncen
kulak delen köpek sesleri de basladi
önümde kosan köpegin ardindan tüm gücümle kostum
nefesim burun deliklerimden ates gibi püskürüyordu
tepenin yamacina ulastim,
tepeyide ayni hizla kostum gectim
önümde kosan
biraz önce bana yardim eden köpek
baska bir yöne sapip gözden kayboldu..

Evimizin hemen yaninda samanligimiz vardi,
samanligin yere bitisik pencerelerinden birine yanastim
bir sokak lambasi ölü isigiyla her yeri aydinlatiyordu
elimdeki kutuyu nefretle o pencereden attim,
samanlarin üstüne düstü...


kosarak eve gittim
annem beni bekliyordu
bir cok kimseler vardi evde
ataerkil bir aile idik
babannem dedem amcalarim evdelerdi,
annem agladigimi hemen anladi
severek azarladi
kizdi bana
yüzümü yikadi
sarildim ona
yine aglamaya basladim
öptü beni bagrina basti
eve tek basima geldigimi söyledim hasta bir sesle
ama bir seyler caldigimi söylemedim,
onlar bunu ertesi gün erken saatlerde zaten ögreneceklerdi
bir tas yogurt aldi dolaptan annem
icine ekmek dogradi
yogurdun icine bir kasik koydu ve bana verdi
ben lokmalar agzimda büyüyerek yedim,yemegimi...
Kardeslerimin uyudugu odaya götürdü annem beni,
onlarin yanina uzatti,
alnima düsen saclarimi bir eliyle yukari kaldirip öptü
tam odadan cikacakken
elinden yapistim
yine aglamaya basladim
elinden öptüm
sarildim elime
yanima uzandi,
kücük gövdemi anneme yasladim,
bunca korku ve maceradan sonra,
bir cennet kösesiymis anne sicakligi,
saf, karsiliksiz, sinirsiz bir sevginin gölgesinde
gözlerim agirlasti,
gördügüm bütün resimler donuklasti ve silinip gitti gözlerimden
sarildigim elini bir daha öptüm annemin...


Ersoy Cav

Samstag, 24. Juli 2010

Ersoy Cav - Mavi Sevgim

Köhnemis limanlarda,
yorgun sandallar,
salinirlar suyun yüzünde,
bitmis zamanlardan,
selamlar getirir,
martilarin cigliklari...

tutup bir kavanoza koydugum,
zavalli o baliktir özgürlügüm,
seni sevdigimden beri,
bütün deryalarimi kaybettim...

bak ,
suyun yanaginda,
kirik dökük yakamozlar,
carpip kalbimin kayaliklarina,
dagiliyor,
gözyaslarim,
billur bir acidan,
dökülüp yok oluyor...

Gün gidiyor,
heybetli bir seyler anlatarak,
eski bir hikaye olmali,
ve yarim kalmis aslinda,
bir yere birakmis kalemini,
bir duvar dibine belki,
belki,
sesinin üstüne cizdigi resimleri,
susarak anlatmis,
Gün batiyor bak.
Yalniz insanlarin,
heybetli korkularindan,
bir seyler anlatarak...

bir avuc kum icimde,
sevgin,
dünya deniz,
dünya yorgun,
ve rüzgar ötrüyor sehrin üstünü,
islik caliyor sokaklar,
neredesin,
Mavi sevgim...

Ersoy Cav 2010 böyyün:)

Samstag, 17. Juli 2010

Ersoy Cav- Son anlarim

bunlar benim son anlarim,
yalnizligim öyle
tutmus savurmus kirmis ellerimi
aynalardan korkar olmusum,
kedilere ekmek vermiyorum artik,
kuslarin caresizliginden bikkinim,
kapi zilleri,
düsman kesilmis,
bunlar benim son anlarim,

Dün bir tasin yosunlarini oksadim,
dudagimda
kirik dökük pismanliklar,
hava gebeydi,
öldürücüydü tüm bulutlar,
gözlerimde,
o alistigim islakliklar...

Bunlar benim son sevmelerim,
son kez istanbulum ayaklarinin altinda
son kez ,
gün batimiyim,
ürkek dudaklarinda,
tel tel ayriliyorum,
güzel saclarindan,
bir telasla ucusuyor tüm kuslar,
bir telasla kayaliklari dövüyor dalgalar
son cirpinislarim benim bunlar...


Son kez kalemde ellerimin izi,
bak yine
seni anlatiyor
berbat bir öksürügün krizi,
bu gece son kez sokaginda bir lambayim,
ucusur icimde
kar tanecikleri,
kalbimde anlatamadigim sancilar,
ve topraga kosuyor benimle
bütün bilindik sirlar,
yalnizligim tutmus ellerimden,
maskeler,
sarkilar,
ve yeni oyunlar..
son anlarim benim,
bunlar..

Ersoy Cav 2010

Ersoy Cav - Hic bir sey

Hic bir sey olursun,
Tutarsan kalemi,
cümle olursun,
yazarsin boydan boya,
bir sehri yazarsin,
mezar taslarinin sogukluklarina deger dudaklarin,
duayla dökülür göz yaslarin,
merhamet olursun...
tutup kirarsin sonra
umutlarin kanatlarini,
kan süzülür bir melegin gözlerinden,
günahkar olursun,
hic bir sey olursun..

Hic bir sey olursun,
ak gögsünde kuslarin,
arsiz yakamozlarinda denizlerin,
pirilti olursun,
bir hancer ucunu parlatir ay isigi
yapayalniz duvarlara dayanir
tas olursun,
sonra kendi enkazinin altinda kalir
hic bir sey olursun..

Mahseri andirir senin cigliklarin,
köse bucak kacarsin
hesaptan kitaptan,
aklina icirdigin bir zehire
saplanirsin,
mor halkalar dokunur gamzelerine,
düklüp kalir
sarap tadinda izdiraplar,
bir elin damarlarina dokunursun,
yillar gelip gecer,
ve ritmi bir fahise heyecaninda,
kabin,
aynaya baktiginda,
yok olursun...

Hic bir sey olursun,
Hic,
hic söylemek istemezdim,
al avuclarina
yaprak sirtlarindan,
bir damla cig,
öp yasamin
billur kaynagini,
iyi dilekler tut arada bir,
arada bir cal yalnizliginin kapisini,
kalabalik bir neseyle,
tutup saclarindan sürüklemeden seni
kaderin..
önce kendini sev,
yoksa,
hic bir sey olursun,
hic...


Ersoy Cav 2010

Donnerstag, 15. Juli 2010

Ersoy Cav - Papatya cinayeti

uzak issiz bir yerde idim.
öglen saatleri olmaliydi
göz alabildigince yesil meralar uzaniyordu,
ufukta irili ufakli daglar bir cizgi gibi gögün mavisine karismisti,
kasaba gözden kaybolana dek yürümüstüm,
etraftaki yüzlerce cicekten yayilan kokular
tüm yorgunlugumu alip gidiyordu,.
yürüdükce daha büyük bir enerji duyuyordum icimde,
saatlerce öylece yürüdüm,
etrafimda ucusan arilarin
böceklerin,
o güzelim seslerini dinledim...


onca zaman sonra nicin bilmiyorum
bir sazligin kiyisinda durdum,.
cesit cesit otlar suyun icinden gök yüzüne atilircasina boy vermisti
suyun rengi koyu yesildi,
suyun carsaf gibi yüzeyinde
kücücük canlilar yüzüyor ve arkalarinda cesit cesit sekiller birakiyordu,
burasi dinlenmek icin en güzel yer olmaliydi
yapraklarini suyun icine sarkitmis bir sögüdün gölgesine oturdum,
cenemi dizlerimin üstüne koyup
mutlu ve dalgin
sudaki titresimleri seyrettim,
bir zaman sonra
hemen yanibasimda bir papatya oldugunu fark ettim,
onu kopartip avuclarima aldim,
güzel kokusunu icime cektim,
minik beyaz yapraklarinda parmaklarimi dolastirdim,
ne kadar güzel bir cicekmis dedim icimden papatyalar,
sonra onu suyun üstüne biraktim
kendi etrafinda dönerek suyun icinde ilerlemeye basladi...


ardindan bakarken ,
icime bir sizi girdi,
onu yasamindan kopartip
öylece bilmedigi sulara biraktigim icin
kendime kizdim...
bir an bana
suyun üstüne birakilmis bir tabutu andirdi..
biraz daha baktim..
sonra dayanamadim..
sazliktan hizla uzaklastim...


Ersoy Cav 2010

Mittwoch, 14. Juli 2010

Ersoy Cav - Yasadigim düsler -1

Herkesin söyleyecegi sözler vardi muhakkak,
o zamanlar ben bilmezdim,
henüz ne kadar kücükmüsüm,
simdi daha iyi anliyorum...

Kücük oldugunda insan,
Dünya ne kadarda kocaman geliyormus,
simdi ise,her seyi kavrayip ögrendikce,
bilindik sinirlar kalkiyor,
yayilip gidiyor gözlerimiz ucsuz bucaksiz enginlere.
Avuclarimizda kocaman dünya,
kücük bir küre...


Benim hikayem,
iste böyle dünyanin cok büyük oldugu bir zamanda,
kücük mü kücük bir kasabada gecmisti...
orada agaclar icinde kücük topraktan evler animsiyorum,
yoksul, bikkin,
vaktinden önce yaslanmis,
hep bos vermis gibi gelen insanlari animsiyorum,
ama bir sey daha animsiyorum,
durmaliyiz bunun biraz üstünde,

o insanlar, tüm bu anlattiklarima ragmen,
en belirgin sekilde gözümün önüne geliyorlar ki,
mutluydular,
yada benim aklimda öyle kalmislar....

Kasabamiz,
onlarca kücük tepenin cevreledigi bir vadinin icine kuruluydu,
biz yukari mahallede yasardik,
evlerin bittigi yerde celik bir blogu andiran dik bir dag vardi,
o dag kasabamizin hala semboludur...

tepelere yaslanmis evimize komsularimiz en az iki yüz metre uzakliktalardi,
bazen kapinin onune cikar ,
karsidaki arkadaslarimiza bagirirdik,
sonra kulak kabartir,
onlarinda bize yanit vermesini beklerdik..
cocukluk iste,...

Komsumuzun,bir oglu vardi,
tam karsidaki tepenin en dik yerinde idi evleri,
esmer kara kasli kara gözlü bir cocuktu,
düm düz parlayan saclari vardi,
cenesinde yanaklarinda bakislarinda
onun ccouklugu ile celisen
kesin bir kararlilik ifadesini bu gün gibi hatirlarim,
biz mahalle cocuklarina oranla
o daha efendi
daha akilli
daha düzgün bir cocuk olarak
büyüklerin sohbetlerine konu olurdu...

günlerden bir gün o arkadasimla carsida karsilastim,
bizim kasabanin carsisi evlerimize
assagi yukari üc kilometre kadar uzakti,
her evin onunde azili bir köpek olurdu
ve hava karardikdan sonra sahipleri bu köpeklerin zincirlerini cözerlerdi,
o yaslarda o yollari tek basina kat edip eve gelmek imkasiz gibi bir seydi
yada bunu göze almak icin bir deli cesareti gerekirdi,
Yetiskinler bile o yollardan eve genelde yalniz gelmez ve mutlaka
ceplerinde bir el feneri tasirlardi...

Arkadasimla karsilastim,
ayak üstü bir seyler konustuk,
aceleci bir hali vardi
aksam henuz olmustu
ve carsinin serili bulundugu yolun sonlarindan
bir müzik sesi zar zor duyulmaktaydi
güzel bir yaz ayi idi,
carsinin sokaklarini sakin lambalar aydinlatiyor
ve isigin etrafinda minik böcekler
aceleyle ucusuyorlardi...

Arkadasim bir bakkal dükkanina girdi,ve gözden kayboldu
ben de kücük ellerimi yirtik pantolonumun ceplerine soktum
muzigin geldigi yere dogru yollandim,.
bizim kasabanin carsisi, kasabamizin tek asvalt yoluna seriliydi
karsilikli virane dükkanlar birbirine umutsuzluk icinde bakardi,
ben yürürken bir kac insan ancak vardi sokakta
kimisi meyhaneye kimisi ise ve gidiyordu....

Muzigin duyuldugu yere vardigimda gördüm ki,
ilkokulun bahcesinde bir dügün yapiliyor,
Tüm siddeti ile bir azeri müzik caliyor
ve kadinli erkekler
kafkas yöresinin o essiz danslarini ediyorlar,
etrafa dizilmis sandalyelerde kadinli erkekli insanlar oturmus
nese ile sohbet ediyorlar,
her seyi unuttum o anda
kalabaligin icine daldim,
büyük insanlarin arasindan gecip pisti görebilecegim bir yere yerlestim,.
oynayan insanlar ne güzelmis,
oynamak ne güzelmis
ama onlar bizim gibi oynamiyorlar..
biz cocuklar daha cok ayakkabimiza toprak doldurup
araba gibi sürerdik
agzimizla da siddetli bir motor sesi yapardik
sonra annemiz kulaklarimizi cekerdi
ayakkablari camur icinde biraktigimiz icin,
demek ki büyüklerle kücüklerin oyunu farkliymis
ama sonucta onlarda oynuyorlar...

öyle dalmistim ki pistte oynayan ciftlere
ne kadar zaman gecti bilmiyorum,
ansizin amuzumdan birinin tutup beni sarstigini fark ettim
döndüm baktim..
az önce carsida gördügüm arkadasimdi bu
kucaginda bir karton kutu vardi
karton kutunun iki tarafindan bir delik acmis
ve boynuna asmisti
tepsiye benziyen bu kutunun icinde
bonibonlar,topitoplar,krakerler,eti puflar,cekirdek dolu posetler vardi
ah nasil renkli bir dünya gibi gelmisti o an bana o kutu,
arkadasim
dügünde eglencelik seyler satiyormus demek ki
ona döndügümde
bana dedi ki:
Sunlari tutarmisin, ben yukari carsiya cikacagim, eksilen bir kac sey var onlari alip geleyim bakkaldan
hemen onun boynundaki eglencelik kutusunu boynuma taktim,
giderken de
aniden döndü ve
ordaki her sey sayili
sakin yiyeyim deme
sattiklarininda parasini alir hesaplar bunu oartaya cikartirim,
gözlerimi iki cizgi gibi kistim
basimla onayladim..
o gitti..
ben ise hayal bile edemeyecegim kadar güzel seyle kocaman bir kalabaligin ortasinda kalmistim...


Bana emanet edilen seyleri aslinda satmaya hic niyetim yoktu, bu sebebten insanlarin az oldugu yerlerde dolasmaya basladim
cunku onlari satmaya kiyamazdim....
dügün bir okulun bahcesindeydi
ve biraz disarilara dogru eski ,kaza gecirdigi her halinden belli eski mi eski bir kamyon yikintisi vardi,
kücük adimlarla o kamyon yikintisina dogru seyirttim,
kutudaki seyleri yememek icin kendimi cok zorladim,
cok denedim ama yapamadim,
korka korka elimi `` dokuz kat `` denen bir gofret kutusuna götürdüm...
aldim.,..
actim..
sonra kirintilarini dudaklarimin yanindan döke döke yedim
yemedim aslinda
bir kac saniyede yuttum
o gofretleri yutarken ayni zamanda hatirliyorum ki
beynim bir makina gibi calisiyordu
düstü derim
kayboldu derim
sen yanlis saymissin derim
vs vs...
ama yok...
gofreti yedikten sonra,,
eh artik ha bir ha iki...
ne fark eder dedim
zaten arkadasim beni öldürür
en iyisi istedigim kadar yiyeyim
en azindan icimde hevesim kalmasin.,
korku insani cogu zaman kölelestirse de
nadiren böyle cesaretlendirebiliyormus demek ki
her seyden doyana kadar yedim
topitoplari actim
eti puflardan yedim
cubuk krakerleri hem yedim
hem ceplerime doldurdum
sonra bir paket de badem kraker acip
artik burdan kacmam gerektigine karar verdim,
badem krakerleri yiye yiye
carsinin arka sokagindan eve dogru yollandim
saat 10 u gecmisti hava kararmisti
hem arkadasimin korkusu
hem eve nasil gidecegim korkusu öyle agir geldi ki
nefesim kesiliyor sandim
bu iki korkuya vicdan azabi da ekleniyordu
ve ne yazik ki
aslinda o yemek icin cildirdigim seylerin aslinda
hic de lezzetli seyler olmadigini anliyordum...

kivrilan yollardan gectim
belli bir mesafeden sonra artik sokak lambalari yoktu
her yerden cir cir öten böceklerin sesleri,
derelerden kurbagalarin bagrislari duyuluyordu
korku ve vicdan azabi bacaklarimi bir zaman sonra gücsüzlestirdi
yol kenarinda bir tasin üzerine oturdum..
pisman,üzgün ve aglamakli ellimdeki karton kutunun icine bakiyordum,.
birileri gecse de yanlarina gitsem onlarla eve gitsem diye düsünüyordum
öyle kötü olmustum ki
dokunsalar aglayacaktim.
hele simdi
annemi görsem
boynuna sarilip
hickira hickira aglamayi nasil isterdim..
yasim henüz ancak 9 olmaylidi...


bir zaman sonra,
yolun karanligindan iki tane kasketli adam belirdi,
agir agir yürüyüp sohbet ediyorlari,
iyice yaklastiklarinda ayaga kalktim
arkalarindan yürümeye basladim,
sonra biraz gittikden sonra hizlandim ve onlarla ayni hizada yürümeye basladim,
onlar aslinda agir yürümüyorlarmis..
o an bana öyle gelmis,
onlar yürürken ben yanlarinda kah kücük hizli adimlarla yürüyor,kah kosmak zorunda kaliyordum,
kendimi bir atin tay`i gibi hissediyordum..
bir zaman sonra
birisi bana dedi ki
nereye gidiyorsun sen
eve dedim
ince kirik sesimle,
kim bilir nasil korktugumu anlamislardi belkide,
bunlari satiyormusun sen dedi ötekisi
kimsenin inanamayacagi bir tonda ona da evet dedim
kimin oglusun kimin torunusun sohbeti ile biraz yürüdük..
sonra onlar yolu düm düz takip edip gittiler,
benim ise sagdan baska ara bir yola sapmam gerekiyordu
ve eve ulasmanin en cetin asamasi buydu
cunku artik bir yol yoktu
yalniz patikalar ve meralar vardi,
ilk önce ciliz akan suyu ile bir dereyi gecmem gerekiyordu
derenin en az on on iki metre derinde idi
derinlige olabildigimce sessizce indim
bir kac saat önce gözümden sakindigim bu karton kutu artik nefret ettigim bir sey olmustu
onu parcalamak yirtmak firlatip atmak istiyordum
ama yapamiyordum
öyle cok yemistim ki
icindeki her seyden de artik tiksiniyordum,
dereye indim
suyun icindeki taslara dikkatle bastim ve karsiya gectim,
sonra karsi tarafa tirmandim,
yan taraftan bir agacin hisirtisi kulaklarimi deliyor sandim
durdum
hic kipirdamadan dikkat kesildim
her yer zifiri karanlikti
iki kocaman korkuya simdi baska büyük korkularda katilmisti
dudaklarim kupkuru kurumustu
nefes almak bile istemiyordum...
kipirtisiz durup agaclara kulak kabarttim
kocaman bir köpegin gölgesi
agacin kökünden uzaga dogru atildi gitti
ruyamiydi bu kabusmuydu
bir filmde mi oynuyordum
her sey karmakarisikti
berbat susuyordum
derenin suyunu kana kana icmek istiyordum
ama korkumdan kipirdiyamiyordum
böyle siddetli korku anlarinda insan sunu fark ediyor ki
beyin inanilmaz bir hizla calisiyor...

öylece bir kad dakika dondum kaldim
agaclardan gelen hisirtilar uzaklasti gitti
derenin üst kismina tirmandim,
tam karsimda bir ev vardi ve isigi yaniyordu
buna sevinemezdim
cunku önceden de dedigim gibi her evin onunde azili bir köpek zincirinden bagimsiz yatardi,
mumkun oldugunca evin uzagindan yürümeye basladim,
patikanin kenarinda bir su kanali vardi ve tasmamasi icin kenarlari yükseltilmisti
suyun sesinden baska hic bir sey duyulmuyordu
o yükseltilere yaslanarak santim santim yürümeye basladim
evin önündeki köpegi artik görebiliyordum
bu hali ile cok zararsiz görünüyordu....
isigin tam altinda yatmis uzanmis...
arada bir tembelce bir kulagiyla toplanan sinekleri kovuyordu...

devam edecek....

Ersoy Cav

Dienstag, 13. Juli 2010

Ersoy Cav - Yasanan Düsler

mutavazi insanlarin yasadigi köyü andiran bir istanbul semtinde geciyordu hikayem,
Yollarda asvaltlardan cok kocaman delikler vardi,
ama bunlarin hic bir önemi yoktu.
herseyden bikmis insanlar öbek öbek oturmus kahve önlerinde,
gündelik seylerden konusup zamani öldürüyorlardi,
gelip plastik bir masanin,plastik sandalyesine oturdum.,
masada dagilmis gazeteler vardi,
bir cay söyledim,
umursamaz tavirlariyla birakip gitti garson,
gazetenin dagilmis sayfalarini,numaralarina göre toparlamayi denedim,
cayimi karistirdim,
sigara yaktim ve hemen önümdeki asvalt yolda oynayan cocuklari izlemeye koyuldum,
bu her gün assagi yukari ayni haberlerin oldugu gazeteyi okumakdan daha keyifli geldi o an bana,
cocuklar öyle yoksuldular ki,öyle üstleri baslari daginikti,
oynadiklari top patlakti ve vurdukca tok bir ses dagiliyordu caddeye
nese isince kosusuyorlardi o kir pas icindeki deri parcasinin pesinden,
mutluydular
cunku onlar cok fazla bilmiyorlardi,
kücüktü hersey,
en az kendileri kadar,
cocuk hic bir seyi bilmez...
yasamdan ögrenir sözü geldi bir an aklima,
ögrenecekler onlarda..
hem sigara icip hem bu güzel varliklari seyrederken
karsi apartmandan bir baska cocuk kafasini cikardi,
dar bir alni, merakli cakmak cakmak yanan gözleri vardi,
merakla saga sola bakti,
cevik bir hareketle elinin iciyle söyle bir burnunu sildi
sonra apartmandan disari cikti,
yürüyüsü biraz öteki cocuklardan farklilik gösteriyordu
bacaklari kendi kontrolunun disinda hareket ediyor gibi geldi bana ilk bakista
sonra oynayan cocuklarla oda oynamak istedi
onu ittiler
o kizdi
anlasimlaz bir seyler söyledi
bir ayagini sertce yere vurdu
sonra yine topun pesinden kosmayi denedi
öteki cocuklar onu yine ittiler
istemediler
yine anlasilmaz cümleler kurdu,
sinirli sinirli ellerini havada cevirdi
elimdeki cayi masaya biraktim
sigaradan son nefesi cekip küllüge bastim....


Elimle olayimin kahramanina isaret ettim
beni görene kadar ugrastim
o beni gördü
yanima gel isareti yaptim
geldi karsimda yüzünde ne var diyen bir ifade ile dikildi
öteki sandalyeyi cektim otur dedim
hemen cevik bir hareketle oturdu
yüzüme öyle bos bos bakiyordu
adin nedir senin dedim
biraz bakti yüzüme sonra yerinden kalkti
top oynayan cocuklarin topuna hucum etti
yine onu ittiler
yine bagirdi cagirdi
ve sonra ben isaret etmeden gelip az önce oturdugu sandalyeye oturdu
ben sormadan adini söyledi
bir sey icermisin dedim
omuzlarini havaya kaldirdi kücük basini biraz iceri cekti
su ic sen terlemissin dedim
basini bu kez saga kirdi
onayladi
suyu getirdiler
dur yavas ic dedim
hasta olursun
yüzünden bir tebessüm akimi gecti
alay eder gibi bir hali vardi tüm hallerinin
ama öyle sevimli öyle güzel bir cocuktu
hic bir sey yapmadiginda dudaklari acik ve öne dogru uzaniyordu
donuk bir bakisi vardi
beyaz tenli güzel bir cocuktu
yalniz o ötekilerden biraz farkliydi
arabalari severmisin dedim
yerinden ziplayacak gibi oldu
evet dedigini zar zor anladim
haydi seninle araba sürelim istersen
ellerini birlestirip parmaklarini bir birine dolastirdi
cok heyecanliydi
dur dur hemen degil dedim, sakin ol
tekrar sulari cekilmiscesine dinginlesti duruldu ve oturdu
senin topun yokmu dedim
beni oynatmiyorlar ki dedi
hayir senin topun yok mu
omuzlarini düsürdü alttan alttan bakti bana
yokki dedi
haydi hem seninle araba sürelim hemde sana bu civarin en güzel topunu bulup alalim dedim
ok gibi yerinden firladi
kolumu tuttu
basini koluma yasladi
ve beni cekistirdi
iceceklerin hesabini ödemeden kalktik
arabaya bindik
arkaya oturmalisin dedim
ama kesinlikle söz dinlemeyecegine derhal karar verdim
peki o zaman öne otur , ama emniyet kemerimizi baglayacagiz kapimizi kitleyecegiz
ama kesinlikle uslu duracagiz
her dedigimi harfiyen yapti
yalnit kornaya basmak ve teypteki sarkilari degismek senin görevin dedim
mutavazi semtimizde
kornaya basa basa yollanip gittik
sokaklarda araba yol aldikca
onun gözlerindeki mutlulugu
sevinci isiltiyi
heyecani
hizli cevik güzel hareketlerini doya doya icime cektim,
sonra bir magazanin onunde durduk
simdi inecegiz dedim
ama sen benim elimi hic bir sekilde birakmayacaksin olur mu dedim
onayladi
cadde kalabalikti basina bir is gelsin istemiyordum
indi
elimden tuttu
magazaya girdik
bir cok futbol topu vardi
sec birini dedim
besiktas dedi
siyah beyaz bir top secti
hemen oynamaya koyulmayi denedi
burda top oynanmayacagini söyledim
anlastik der gibi yüzüme bakti
arabaya bindik,
geri geldik..
arac durur durmaz
kafesten ucan bir kus gibi kendini yola atti
topunu gururla sektirmeye basladi..
oynadi oynadi oynadi..
kan ter icinde kaldi
herkes onunla oynamak istedi
o hic kimseyi itmedi
herkesle beraber oynadi
sonra bir ara gelip koluma sarildi
basini omzuma koydu
bir kez öptüm alnindan
haydi oynamaya devam et
dedim..
onlar oynadilar..
ben onlarin seslerini
neselerini
heyecan ve enerjilerini
doyasiya icime cektim...


E.Cav 2010

Sonntag, 11. Juli 2010

Ersoy Cav - Severdim

Yagmur yagdiginda,
Ellerini tutmayi severdim,
Burnundan süzülüp düsen damlada,
Bezgin gülüsünün
Cenenden tutmasini
severdim...

Saclarini tarardin,
Sobaya biraz daha yaklasirdin,
Sedef bir tarakta
Bahar kokunu severdim...

Aksam kizilliginda,
hic yalniz degildin sen,
Herseyden biraz biraz anlatirdin,
Gözlerine bakar,
korkardim,
icimde ucusan
kalabaligini,
Severdim...

Ersoy Cav Temmuz 2010

Ersoy Cav - Bir dünya sevmek

Ask mektuplari birikmis,
Caddeler denizler almiyor,
Sairler yazmis
siirler ölmüs.
ovalar daglar
almiyor..

üzerinde oynadigin,
uyuya kaldigin,
soyunup cirilciplak koynuna daldigin.
yüzü dünyanin,

Saclari daginik,
sesi sisli,
denizleri hircin,
siddeti korkunc,

ana kucagindan
insani firlatip atmiyor,
bu nasil sevmek,
Aklim almiyor..


Ersoy Cav Temmuz 2010

Ersoy Cav - YANILIYORSUN

Dur durak bilmeden,
Nefes nefese,
kosuyorsun,
iklimler ellerinden düsüyor,
güzel bir uykuda
rüyalara bulaniyorsun,
uyanip,
gülüyorsun,
Ne bu hali hayatin
deyip.
ölüyorsun..


Cirkin bir yüzle karsiliyor seni,
Cürümüs nefesiyle bir adam.
omuzlarindan tutup sarsiyor...
Bir kelimecik titriyorsun,
Ve sonra
bacaklarinda,
böcekler,
tirnak aralarinda kemirgenler.
Kendi Gözlerine bakiyorsun.
Bos Yuvalara dolusuyor
korkularin...
Anliyorsun...


Kalkip gitmek isteyeceksin,
Sirtinda Tirnak izleriyle,
Bir nehir kenarinda
unuttugun seyleri hatirlayacaksin,
Cocukluguna titreyecek cenen,
Aglamak istesen,
Agir gelecek yalnizligin,
Susacaksin,
Yakamozlar öpecek denizlerin alnini,
uzak mor ufuklarda,
Daglar kucak acacak yeni bir yasama,
Dur durak bilmeden kos,
kos yasama...
ölmedin,
Yaniliyorsun...


Ersoy Cav Temmuz 2010

Montag, 5. Juli 2010

Ersoy Cav - Cöp

Kapi
sen Actigin icin
Kapidir,
Yollar yürüdügün icin
Yol..
Sarkilar dinledigin icin
Sarki,
Gökler baktigin icin
Mavi,
Tuttugun zaman Elim,
El,
Baktigin zaman gözüm,
Göz
Sevdigin zaman kalbim,
Kalp,
Yoksa bunlar,
Al beni ,
Cöpe At...

Ersoy Cav 2010

Ersoy Cav- Anlat

Güvercinlerin adimlarini anlat bana
haydi
sultanahmette ucusan
salini anlat,
Gökyüzünün oksayan mavilerini
anlat...
Suyun salinisini Anlat,
köpüklü denizlerini
anlat istanbulun...
öyle mutluyum ki sen konusurken,
Sacma sapan bir seyler
Anlat....


Ersoy Cav 2010

Ersoy Cav -Kadinin küfürleri

Ansizin uyanip gecenin bir aninda
ince bir tül
iki parmak arasinda,
kirli camlar
Yanagimin sirtinda,
uzanip giden caddenin sonunda,
yarali bir kadin,
kan öksürür suratima,
gögsünde
parcalanmis bir kalp
yüzüne baktigim hayatin
bir yani haksizlik
bir yani riya,

Ansizin uyanip gecenin bir aninda,
boynumda bicaklarin sicakligi
Ellerimde
kadinin soguyan gövdesi....
öptügüm dudaklari
dudaklarimda,
kadinin,
küfürleri aklimda...


Ersoy Cav 2010

Ersoy Cav -ölürken

Korkacak bir sey yok dediler,
Kararan gökler degil,
Gözlerin,
Susamistim,
Alev alevdi dudaklarim
uzanirken,
Cöllere degdi her yerim
Aglama dediler,
Yanaklarima dokundu ellerin...


Giderek uzaklasti resimlerde,
gördüklerim
Birakti ellerimi cocuklugum,
sonra,
adimlarim,
ve ilk cigliklarim...
Korkacak bir sey yok dediler...
ölen
rengi degil bir cicegin,
Bedenin...

Ersoy Cav 2010

umut

Suyu öldür,
Ates dursun,
öp dudaklarimdan,
gölgeler uyusun...

isigi tut,
karanlik korksun,
icimde solursun...
yasami sar,
ölüm dursun...

Yüzüme bak,
Gözlerin kalsin,
Gülüsünde gökkusagi,
Bulutlari cek,
Günesin yansin...

E.Cav 2010